dalgasına

İç

Yüreksizdir kendi başarısızlığının farkında olup da bunu bir seçim olarak görüp daha fazlasına yeltenmeyenler. Kendilerini akıllı bilirler hedefin ve gidilecek yolun farkında olup da yerinden kalkmadıkları için. Çünkü yolun ortasında biri neden oraya varmak istediğini sorunca söyleyecek bir şey bulamaz, amaçları yoktur onların. Gerçekten de bir şey yapmamak en bilgece gözükür onlara. Korkulu olduğu kadar da tehlikelidir ilk adımı atmak. İnsan içine girdiği bir denizin soğuk mu sıcak mı olduğunu bilemez çünkü. Nedensizlerin nerede oldukları belli, yerlerinde duruyorlar. Peki ya ulaştıkları yerde bir afallama geçirenler nerede? Onlar için daha da kötüdür adım atmak. Hayatın boşa yaşanmışlığını kabullenmemek için daha da ileri atılırlar; başlangıçtan daha da derine saplanırlar, kendilerine uzatılan basit, saçma bir dal olmadan sıyrılamazlar kendilerine açtıkları delikten; yahut el uzatanları da çekerler içine.

Sahiden de bilge görünür yollara takılmayıp da her şeyin dışına, en dışarı çıkmaya çalışanlar! Onlar bir müddetten sonra hiçbir şeye dokunamayacak kadar dışındadırlar her şeyin; ama her şeyin farkında olmakla beraber. Bir yabancıdır görünümleri, kimse anlamaz seslerini; onlar da keser umudunu anlaşılmaktan artık.

Her zaman bir dışı vardır görünenlerin. Eğer yoksa içi de olmaz içlilerin. Dişliler gibidir birbiri ardında dönen katmanlar. Her zaman bir içi de vardır görünenlerin. İçi yoksa eğer boştur içi ve boştur kendisi, ve boştur dışındakiler. Ve kimdi şimdi hala hayatın bomboş olduğunu iddaa edenler? Evet, hayat boştur, ama bu boşluk sizin içini doldurabileceğiniz kapların hepsinden daha doludur. Öz vardır içinde ve öz yaradılmayı umutlar, yaratmayı umutlayanlar bunlardan da doludur. Öyleyse soruyorum size; en dışta olmak en içte olmayı gerektirmez mi?